Aile İçi İletişimsizlik, Şiddet ve Hukuki Süreç

Aile İçi İletişimsizlik

Aile içi iletişimde ele alınması gereken pek çok tutum ve davranış vardır. Bunlardan birincisi olarak iletişim konusudur ve iletişimsizlik de ailedeki en büyük problemlerden biridir. Aile içi iletişimsizlik çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir, devam eden iletişimsizlik ailenin dağılmasına kadar büyüyebilir. Ailenin bulunduğu sosyo-kültürel çevre, ailenin yetiştiği ve kendisini kabul ettirmeye çalıştığı sistem, ekonomik sıkıntılar, hastalık, engellilik ya da bireyi ruhsal bunalıma sokacak diğer pek çok neden aile içi iletişimsizlik getirebilir. Doğan Cüceloğlu’nun kitabında yer verdiği gibi;’’ …aile sağlıklıysa zor günler aileyi daha da yakınlaştırıyor, sağlıksızsa zor günler aile sorunlarını su yüzüne çıkarıyor ve gizlenemeyen sorunlar aileyi parçalıyor.’’ (Mış Gibi Yaşamlar,s.282, Remzi Kitabevi,17. Basım, 2005).

İletişimde Engelin Bir Sonucu Olarak Şiddet:

Aile içi iletişimde bireyler birbirlerine ahlak dersi verir gibi konuşuyor. Emir ve yönlendirmeler yaparak karşısındaki bireyin fikirlerini görmezden geliyor. Hatta devam eden sürekli yargılama- suçlama- olumsuz eleştirilerde bulunuyorsa bu ailede aile içi iletişimde engeller var diyebiliriz. Bu bireyler ebeveyn ya da çocuk olsun, dar veya geniş ailede yaşıyor olsun fark etmeksizin ailesi tarafından kabul edilmeye ve fikirlerini ifade etmekte özgür olmaya ihtiyaç duymaktadır.  Burada anne- baba- çocuk ilişkisinde kendisini gerek ağlayarak gerek bağırarak ifade etmekten çekinmeyen çocuğun, zamanla okulda veya diğer sosyal hayatında söz almaktan çekinen, sakin ve sessiz bir yapıya bürünmesini örnek olarak verebiliriz. Aynı şekilde kendisini diğerlerine kabul ettirmeye şiddet göstererek çalışan birey de bu şiddet içeren davranışlarını ailesinden, okuldan, yakın çevresinden ya da medyadan… öğreniyor olabilir.

Aile içi iletişimsizliğin bir sonucu olarak aile içi şiddet baş göstermektedir.

İletişimde ortaya çıkan engeller(küçümsemek, alay etmek, devam eden önermeler, ahlak dersi vermek, emir vermek, empatiden kaçınmak…) bireyi zamanla şiddete sürükleyebilir.

Şiddetin Her Türünün Önlenmesi İçin Hukuki Süreç

Şiddetin her türlüsüne hayır!

Şiddet kavramı toplum tarafından genel olarak fiziksel şiddet olarak kabul edilse de şiddet türlerine bakıldığında psikolojik şiddet, cinsel şiddet  ve ekonomik şiddet türleri de fiziksel şiddet kadar yaygın görülmektedir. Bu tanımlamayı yapan ve aile içi şiddetin önlenmesine dair çalışmalar yapılmasına kaynaklık eden kanunda çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Bu kanun kapsamında şiddetin tanımı şu şekildedir:

Şiddet; ‘’Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış.’’ (6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, mad.2/d) olarak tanımlanmıştır.

Aile içi iletişimde işlevsel olmayan davranışların da yaşayan ve devam eden sistem içerisinde öğrenilerek bireye kazandırıldığını daha önce bahsetmiştik. Şiddet konusu da isteyerek ya da farkında olmadan aile içerisinde diğer bireylere öğretilen bir davranış biçimi olarak iletişimsizliği desteklemektedir. Aile türlerine her ne kadar ailenin büyüklüğüne ya da aile bireylerinin sayısına göre geniş aile, küçük ya da büyük aile olarak adlandırsak da genel olarak bakıldığında geleneksel aile modelinin yanında empati bilincine sahip aileler ya da hoşgörü içerisinde demokratik aile yapılarının da olduğunu görmekteyiz. Her aile yapısının kendisine has tutum ve davranışlarının olmasının yanında tamamen bir bütünlükten bahsetmek oldukça güçtür. Aynı aile çocuk yetiştirmede katı kuralcı, şiddete meyilli, diğer aile üyelerinin düşüncelerine önem vermezken zaman içerisinde ortak kararların alındığı, hoşgörü sahibi bir aileye de dönüşebilir.

Şiddet konusunda ise çocuğa karşı yapılan şiddet farkında olarak ya da olmadan çeşitli nedenlerle yapılmaktadır. Bu şiddet gizli ya da görünmez olarak kalsa da her çocuğun hayatında bir şekilde gerçekleşmektedir. Bazı çocukların hayatında daha az oranda kendini gösteren şiddet içeren davranışlar bazı çocuklarda bu oran artmaktadır. Anne baba ya da bakım veren kişiler tarafından kötü muameleye, ihmal, istismar türlerine maruz kalan çocuklar hakkında ülkemizde ve dünyada çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1989 yılında kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 16. Maddesinde;

Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz.

denmektedir. Çocukların aile içi şiddet mağduriyetleri konusunda BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, UNICEF(BM Çocuklara Yardım Fonu), UNVAC(BM Çocuğa Karşı Şiddet Araştırması)… gibi uluslar arası çalışmalar yapılmıştır ve bu çalışmalar artan verimlilikle devam etmektedir.

Ülkemizde de 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu 2005 yılında kabul edilmiştir. Bu kanunda ‘’çocuk’’ kavramı, ‘’Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldurmamış kişi’’ (madde 3/a bendi) olarak tanımlanmaktadır. Bu kanun; korunmaya muhtaç durumda olan her çocuğun yaşadığı mağduriyetin giderilmesi ya da olması muhtemel mağduriyetin önceden önlenmesi için çeşitli çalışmaların yapılmasını sağlamaktadır. Kanun kapsamında çeşitli koruyucu, önleyici ve destekleyici tedbirler ile çalışmalar yapılmaktadır. Bu tedbirler ise aynı kanunun beşinci maddesinde danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık, barınma tedbirleri olarak sıralanmaktadır.

Mağdur çocuğun mağduriyetinin giderilmesi amacıyla Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı olarak çeşitli hizmet modelleri sunulmaktadır. Çocuğun ailesi ile birlikte kalarak ekonomik olarak desteklenmesi, belirli şartlarda koruyucu aile ve evlat edinme, kurum/ kuruluş bakımı olarak sıralanan bu hizmet modelleri çocuğun aile içi şiddet, ihmal, istismar türlerinden korunması için yapılan çalışmalardandır.

Aile içi iletişimsizliğin, mağduriyetlerin önlenmesi veya giderilmesi bugünün çocuklarını iyi ederse gelecekte daha huzurlu ve sağlıklı ebeveyn- çocuk ilişkileri olacaktır. Birbirine şiddeti ve iletişimsizliği değil; sevgiyi, saygıyı, huzuru öğreten birey ve aileler olarak daha güzel günlerimiz olsun. Sağlıkla kalın…

Sosyal Hizmet Uzmanı/ Aile Danışmanı Nildem DİLMEÇ TOKUR

Exit mobile version