Cinsellik Nedir?

Cinsellik Ne Demek?

cinsellik ne demek

Cinsellik ne demek: cinsel tatmin ve iki insanın bir uyum içerisinde beraberliklerini gösteren; sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiş, biyolojik, psikolojik ve sosyal yönleri olan özel bir yaşantı olarak söylenebilmektedir. Bir diğer özellikle cinsellik, yoğun psikosomatik bir etkileşim içinde yaşanan ve paylaşılan, iki insanı bir araya gelmeye güdüleyen bir yer olarak dikkati çekmektedir.

Bireyde cinsellik, kişiliğin her yönüyle yakından ilişkisi vardır. İnsan hayatında önemli bir yeri olan cinsellik kişinin beden ve ruhsal yönden katılmasıyla oluşan doğum ve üremeye ilişkin yaşantıyı içermektedir. Cinsellik biyopsikososyal çerçevede yorumlanmaktadır ve biyoloji boyutu fiziksel yönden rahatlamayı psikoloji boyutuyla yakınlık, bütünlük ve bir olma ihtiyacı, sosyal yönüyle de iki kişinin  birlikte yaşama durumunu ve toplumsal değerlerin yargılayan kabul görmesi sağlarken, ilişkilerin kalitesini, kendini ispatlama ve canlı hissetmeyle yaşam kalitesinin artmasına sebep olmakta, sevmek, güvenmek ve  yakınlık, terimlerinde çoğu zaman ifade edilmektedir.

Cinselliği yasaklayan toplumlarda, cinsellik tabu olarak ifade edilmektedir. Üreme güdüsü dışında cinsellik engellenmekte ve cinsellikten keyif alınması izin verilmemektedir.

Cinsellik Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar

Cinsellik, cinsellik nedir ve cinsellik ne demek çok merak arzusu getiren bir konu olmasına rağmen az konuşulmakta, bir yandan utanılan bir konu olmuştur. Bu durum da cinsellikle ilgili beklentilerin, yanlış  inanışların ve mitlerin oluşmasına neden olmaktadır.

Cinsel mitler,  insanların cinsel konularda doğru olduğunu inandıkları, bilimsel değer taşımayan, genelde yanlış ve abartılı inançlar bütünüdür. Toplumlarda yasaklı olarak görülen cinsellik üzerinde tartışılmaması ve konuşulmaması, cinsel mitlerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Cinsel mitler cinselliğin doğasına uymayan bir takım olumsuz düşüncelerden oluşmaktadır. Bu yanlış düşüncelerin yerine doğruların koyulması gerekmektedir, çünkü cinsel mitler, kişilerde cinsellik ile alakalı korku ve kaygıya yol açan cinsel işlev bozukluklarına, pişmanlık  ve suçluluk hislerine, cinsellik ile alakalı gerçek dışı ve abartılı beklenti oluşmasına sebep olmakta ve artarak devam etmesine olumsuz katkıda bulunmaktadır.

Cinsel mitlerin gelişmesine en büyük sebep, eski zamanlardan günümüze kadar gelen neredeyse tüm toplumlarda cinselliğin toplumun değer yargıları ile yakından bir ilişkisinin olmasıdır.

Bu konu da cinsellikle ilgili durumların açıkça konuşulup tartışılmasını ve üzerinde çalışmalar yapılmasını kısıtlamıştır.

Cinsellik insanlar için oldukça önemli bir yer taşımasına rağmen açık bir şekilde konuşulmadıkça, insanlar arasında kapalı, efsanevi bir yer bulmuştur. İnsanların çoğunun öğrendiği cinsel model aynı olsa da mitler kişileri farklı bir şekilde ve şiddette etkisi altına almaktadır. Yaşanılan toplumdaki yaşam tarzı yerleşmiş mitler sosyal zamanda cinsel rollerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Kızlar ve erkeklerin doğumdan itibaren farklı şekilde cinsel  rolleri öğrenmeleri kadınların erkeklerin yaşam, kavrama biçimleri, yönelim, beklenti ve hayatlarının her döneminde ayrılıklar arttırıcı olmaktadır. Böyle bir durumda çifte standartla değer yargıları ve beklentilerinde yetişmiş erkek ve kadınlar duygusallığı, bilişselliği ve cinselliği akla gelen her konudaki davranışları ve yaşama biçimini etkilemektedir. Bu toplumlarda yetişenlerin çarpık değer yargıları yani mitleri oluşturmaları ve bunların etkisi altında olmaları beklenmektedir.

Cinsel Mitlerin Cinsel İşlev Bozukluklara Etkisi

Erkeklerde görülen cinsel işlevdeki bozulmaların ortaya çıkmasında cinsel mitin fazlaca rol sahibi olduğu bazı yayınlarda yer verilmektedir. Cinsel mitler ve kalıplaşmış yargı ve düşünceler cinselliğe limit koyan inançlardır. Erkekteki cinsel limitler, cinsel iletişimin erkek tarafından kontrol altında olması ve yönetilmesi, her daim ilişkiye hazır olmak, erkek cinsel organı sert olması cinsel ilişki esnasında duyguların geri planda kaldığı ve her  daim cinsel ilişkiye ihtiyacı gerektirmektedir. Bu şekilde kontrolüne ve performansında yönelime dikkat ettiğimizde, cinselliğin fazlaca bir baskıda tanımlandığı fiziki bir eylemle sınır koyulmaktadır.  Yeterli cinsel aktiveler, erkek olmanın kanıtıdır, bundan hareketle cinsel problem erkeklerde cinsiyet kimliğini zorlamaktadır. Bu nedenle cinsel problem tedavisi erkekte cinsiyet kimliği tedavi işlevlerine dönüşmektedir. Yerleşmiş yanlış olan cinsel düşünceler değiştirilmeye çalışılır. Erkeklere sevişme esnasında edilgen olmaları vurgulanmaktadır.

Kadınlarda cinsel şema “iyi kız” olmak, cinsel yaşamda pasif olmak ve eşi tarafından uyarılmayı , eşinin orgazma götürmeyi beklemektedir. Çocuklukta düzen sahibi, görevlerini vaktinde yapan, yaramaz olmayan , her zaman kendisinden beklenilen gibi davranmış, genç kız olduğunda da cinsellik konularını ahlaka uygun bulmayan, erkek arkadaş bulmakta zorlanan, yalnızca çeyizini hazırlamış veya okul bitirmeyle ilgilenmiş kadınlarda “iyi kız” sendromu görülmektedir. Bu tipteki kadın sevişmeyle ilgili fantezi hayal etmeyi, sevişmenin başlatılmasını ahlak dışı görmektedir, “Hafif kız” olmayayım diye bunları kabul etmezler ve sonunda cinsel ilişkiden zevk alamazlar.

Cinsel mitlerin, cinsel işlev bozukluğu üzerinde hazırlayıcı, başlatıcı ve de sürdürücü bir yeri bulunmaktadır.

Bu nedenden dolayı cinsel mitlerin değiştirilmesi ve bunun yerine gerçek bilgilerin sunulması kişilerin cinsel yaşamındaki problemlerin çözümüne katkıda bulunmaktadır. Bu sebeple cinsel terapilerde ilk görüşmede cinsel bilgi düzeyinin yanı sıra cinsel mitlerin varlığı sorgulanmalıdır. Sağlıklı bilişsel yapılanma tedavinin ilk adımı olacaktır. Cinsel problemler klinisyenin kişisel tepkilerini de etkilemektedir. Bu nedenle tedavi yaklaşımına girişen bireyin, hastanın sorunu ile kendi inanç  kalıplarını gözden geçirmesi gerekmektedir.

Psikolog İlayda Naz BÜYÜKSOY

Exit mobile version