Koşulsuz Sevgiyle Ebeveynlik

Koşulsuz sevgiyle ebeveynlik; çocuğunuzun nasıl davrandığına, ne kadar başarılı olduğuna, ne kadar terbiyeli durduğuna veya benzeri ölçütlerine bağlı olmadan; onu ‘sadece’ severek yaptığınız ebeveynlik türüdür. Çocuklar, iyi ve sağlıklı bir biçimde yetişebilmek için ebeveynleri tarafından koşulsuz sevilmeye ihtiyaç duyarlar. Böylesine sevgi alan bir çocuk, içinde bulunduğu durum ne olursa olsun, iyi insan olduğunu düşünmeyi sürdürebilir. Bu temel gereksinim karşılandığında, diğer kişileri de kabullenmekte ve onlara yardım eli uzatmakta özgür olur.

Ebeveynlere sorduğumuzda; elbette çocuklarını “koşulsuz” sevdiklerini söyler; hatta sorunlu bulunan stratejileri kullanmalarına karşın sevgilerinin koşulsuz olduklarında diretirler.

Ben, çocuğumun iyiliği için böyle davranıyorum.

sözünü ebeveynlerden sıklıkla duyarız. Ancak burada önemli olan ebeveynlerin çocukları için besledikleri duygular değil, onların bu duyguları nasıl deneyimlediği ve kendilerine karşı tutumları nasıl değerlendirdikleridir. Onların iyiliği için yaptığınızı düşündüğünüz birçok davranışta çocuğunuzun hissettiği sevgiye kulak vermelisiniz.

Çocuğunuzun Hissettiği Sevgi

Çocuğunuzun uygun gördüğünüz davranışları yaparak ve belirlediğiniz standartları tutturarak sevginizi kazandığı ebeveynlik türüne “koşullu sevgiyle ebeveynlik” denir. Koşullu sevgiyle ebeveynlikte; çocuğunuza gösterdiğiniz ilgi ve sevgi düzeyinin çocuğunuzun davranış veya hareketlerine bağlanması vardır. Eğer ebeveynlikte sevginiz, çocuğunuzun yaptıklarına bağlıysa; çocuğunuzun duygusal istismara uğraması, terk edilme/sevilmeme kaygısı yaşaması ve düşük öz saygı geliştirmesi olağandır. Konuyla ilgili dünyaca ünlü psikoterapist Carl Rogers’ın çok değerli bir açıklaması bulunur: “Koşullu sevgiyle büyütülen kişiler, değer verilmeyen yönlerine sahip çıkmıyor; hatta inkar ediyorlar. Sonunda da, yalnızca belli biçimlerde düşündüklerinde veya hareket ettiklerinde değerli olduklarına inanıyorlar.”

Şimdi sizlerden şunu rica ediyorum; kendinizi kısa süreliğine koşullu sevgiyle büyütülen bir çocuğun yerine koyun: “Uslu durduğunuzda, söz dinlediğinizde, sadece ebeveynlerinizin dediklerini yaptığınızda sevildiğinizi düşünün. Daha çok beğenilmek için hep onların istediği gibi davrandığınızı; hatta öyle davranmadığınızda sizi bırakıp gitmelerinden korktuğunuzu hayal edin.” Sizce kendinizi kısa süreliğine yerine koyduğunuz bu çocuk, ebeveynleri tam tersini söylese de koşulsuz sevildiğine inanıyor mudur? Peki bu çocuğun, kendi ebeveynleri bile onu koşulsuz sevmiyorsa başkalarının kendisini öyle sevebileceğine dair inancı kalmış mıdır? Mutluluğa, hatta sevgiye bile karşılıksız sahip olunamayacağını öğrenmemiş midir?

Ebeveynlikte sevgiyi kullanarak çocukları ‘kontrol etme’ ve hatta disiplin etme aracı olarak; maalesef sıklıkla “sevgiyi geri çekme” yöntemleri kullanılmaktadır. “Koşulsuz Ebeveynlik” kitabının yazarı Alfie Kohn; çocuk yetiştirirken ödül ve cezaların terk edilip sevgi ve akılcılığa yönelmenin doğru olduğundan bahsederken sevgiyi geri çekme/esirgeme yöntemlerinden de ayrıntılarıyla bahsetmektedir. Hadi gelin, ebeveynlikte sevginin geri çekilip esirgenmesi yöntemlerine biraz daha yakından bakalım.

Ebeveynlikte Sevgiyi Geri Çekme

Sevginin geri çekilip esirgenmesi, farklı biçimlerde ve yoğunluklarda uygulanmaktadır. Bir uçta, ebeveynlerin sevgiyi hafifçe geri tutması vardır, burada ebeveynler çocuklarına belki de farkında bile olmadan daha soğuk ve mesafeli davranır; diğer uçta ise daha doğrudan ifadeler yer alır.

“Böyle yaptığın zaman seni sevmiyorum.”

“Eğer hoşlanmayacağım şeyler yapmaya devam edersen sana ilgi göstermeyeceğim; hatta burada yokmuşsun gibi davranacağım.”

“Böyle yapmaya devam edersen seni bırakıp gideceğim.”

“Git odana, orada ağla!”

Yukarıda birkaç tanesini sıraladığım ve daha birçok örneği olan bu cümleler, ebeveynlikte bir uçtan diğer uca sevginin geri çekilip esirgendiğine işaret eder. Ebeveynler bazen çocuklarına herhangi bir yanıt vermeyerek, daha doğrusu onları görmezden gelerek; bazen çocuklarıyla aralarına bir tür fiziksel mesafe koyarak sevgilerini geri çekerler. Bazen de sevgiyi geri çekerken; itaati ödüllendirip itaatsizliği cezalandırarak bunu yaparlar. Klinik ve gelişimsel psikoloji profesörü Martin Hoffman: “Sevgiyi geri çekme, çocukta ebeveyninin sevgisini yitirme olasılığından ileri gelen kaygıyı doğurur.” der. Ebeveynler, sevgiyi ne kadar süreyle geri çektiklerini bilseler bile çocukları bunu bilmeyebilir; çünkü tümüyle ebeveynlerine bağımlı ve ebeveynlerinin davranışının geçici doğasını idrak edecek deneyimden ve zaman kavramından yoksundurlar. Araştırmalar; sevgiyi geri çekmenin en sarsıcı uzun vadeli etkisinin  “korku” olduğunda maalesef hemfikirdir.

Sonuç olarak gerçek şu ki; yukarıda bahsedilen popüler disiplin (!) yöntemlerinin hepsi, sevgiyi geri çekmenin başka türüdür. Şimdiye dek hiç böyle düşünmemiş olabilirsiniz. Çocuğunuzun kötü davranışlarının sevginizi azaltmadığında da üsteleyebilirsiniz. Ancak buradaki önemli nokta; daha önce de belirttiğim gibi sizin düşünceniz değil, olanı biteni çocuğunuzun nasıl gördüğüdür.

Psikoterapist ve çok değerli ebeveynlik kitaplarının yazarı Isabelle Filliozat: “Çocukların ‘eğitilmeye’ değil, onlara ‘eşlik edilmesine’ ihtiyaçları vardır.” der. Bu sözün ışığında ben de ebeveynliği bir yol; hatta yolculuğa benzetirim. Bu yolculukta bize bazen çiçekler, bazen taşlar; bazen düzlükler bazen de tümsekler eşlik eder. Yol boyunca umutlanırız, yoruluruz, dinleniriz, zorlanırız. Yol ayrımları olur, vedalaşırız. Bazen de kendi çocukluğumuzun sokağından geçer, yeniden büyür; büyütürüz. Hiç şüphesiz ki; bu yolculuk hem çok zor hem de çok keyiflidir. Yol bizi nereye götürür bilinmez; ancak “önemli olan varmak değil, yolda olmaktır.” Yolda olurken yanınıza koşulsuz sevginizi almayı unutmayın olur mu? Hepinize iyi yolculuklar.

Uzman Psikolojik Danışman Ece ŞAHİN

Exit mobile version