Depresyon Hakkında Yanlış Bildiklerimiz

Depresyon kelimesi toplumumuzdaki stigmayı düşündüğümüzde enteresan bir şekilde çok sık kullanılan bir terimdir. Gizlenmesi, bastırılması şöyle dursun kullanım şekline ve sıklığına bakacak olursak haftada birkaç kez depresyona girip çıkan insanlar görebiliriz. Peki gündelik hayatımızla bu kadar içli dışlı olmuş bir kavrama sahiden ne kadar hakimiz? “Depresyondayım” cümlesini ne kadar doğru kuruyoruz? Şöyle bir gözden geçirelim: depresyon mutsuzluktur, depresyon şükürsüzlüktür, antidepresanlar gereksizdir… Bu ve benzeri cümleleri bir şekilde herkesin işitmiş olduğunu düşünüyorum. Bu cümlelerin haklılık payı var mıdır? Gelin birlikte bakalım ve depresyon hakkında bildiklerimizi sorgulayalım.

Depresyon Mutsuzluk Mudur?

depresyon hakkında yanlış bildikleriniz

Depresyon hakkında henüz yeni izlemiş olduğum bir filmde ağır derecede majör depresif bozukluk tanısı almış orta yaşlı bir akademisyen kadının hikayesi anlatılıyordu. Doktorlar tarafından bu akademisyen kadının hastaneye yatırılma kararı alındığında kocası doktorlara dönüp şunu demişti “ama benim eşim çok mutluydu.” Eşinin sevgi dolu bir anne ve başarılı bir akademisyenken gelmiş olduğu bu noktaya bir türlü anlam veremiyordu. Doktorun cevabı ise oldukça çarpıcıydı “beyefendi, eşiniz mutsuz değil hasta”. Bu kısacık replik depresyonun aslında ne olduğunu çok güzel özetliyor. Depresyon her şeyden önce ciddiye alınması gereken bir hastalıktır. Kişinin iş ve eğitim hayatından özel yaşantısına varan tüm yaşam alanlarında işlevselliğini bozacak bir etkiye sahiptir.

Depresyon Şükürsüzlük Müdür?

depresyon şükürsüzlük müdür
depresyon

Kültürümüzün de etkisiyle depresyondaki bireylerin şükürsüzlük ile suçlanabildiğine şahit oluyoruz. Herhangi bir din çerçevesinde ya da tüm dinlerden bağımsız olarak yaşamın getirdiklerine şükran duymak, psikolojik iyi oluş halini olumlu etkiler. Kişi depresyon sürecinde yaşamın olumlu yanlarına tutunabiliyorsa evet bu hiç de kötü bir şey değildir, iyileştiricidir. Burada problem şükürsüzlüğün depresyonun bir nedeni olarak gösterilmesi ve yardıma gereksinim duyan kişiye kimi zaman suçlamaya varan bir tutumla yaklaşılmasıdır. Bu yaklaşım aynı zamanda şu problemi doğurur: şükür iyidir, depresyon kötüdür öyleyse şükredersen depresyondan kurtulursun ve iyi olursun.

Mutluluğu ve iyiliği amaç haline getiren söylem uzun vadede mutluluğu yaşanması gereken bir deneyim olmaktan çıkarır ve aranan/bulunması gereken bir norm haline getirir. Oysa kişi üzgünken de şükredebilir. Duygular konusunda kapsamlı bir sınıflandırma yapan tanınmış psikolog Robert Plutchik’in tasnifine göre 8 temel duygu vardır. Kişinin bu duygular arasından yalnızca mutluluk peşinde olması insanın kendi deneyim potansiyelini daraltmasına bir nevi kendini sabote etmesine neden olur. Hayatta üzücü olaylar olur, insanlar üzülür. Bu sağlıklı bir durumudur ve her üzüntü her depresif duygulanım depresyon değildir.

Depresyon Kaç Farklı Şekilde Yaşanır?

depresyon hakkında yanlış bildikleriniz

Bir kişide depresyondan bahsedebilmemiz için standart bir prosedür olarak bakacağımız iki şey depresif duygu durum ve ilgi/istek kaybının olup olmadığıdır. Fakat bu yeterli değildir. Kişinin iştahında, uykusunda, konsantrasyonunda değişim olup olmadığı önemlidir. Herhangi bir hastalığa bağlı olmaksızın gelen beden ve baş ağrıları, enerjinin azalması da önemli göstergelerdendir. Suçluluk, değersizlik gibi hisler ve hatta intihar düşünceleri de bunlara ek görülebilir. Bu kriterlerin çeşitli kombinasyonları ya da tamamı bir kişide bulunabilir. Hatta yaygın kanının aksine depresyondaki kişi bir bitki gibi solgun görünmekten ziyade dışarıdan neşeli ve huzurlu bulunabilir.

Genel bir ayrıma gidecek olursak bazı insanlarda pozitif duygulanımın azalması ile kendini gösterir örneğin kişi uzun süredir keyifli, enerjik ve heyecanlı hissetmemiştir, özgüveni düşmüştür. Bazı insanlarda ise negatif duygulanımın artışta olması ile seyreder yani suçluluk, değersizlik, kin, korku, yalnızlık gibi hislerin arttığını görürüz. Bunların yanında kimi insanın uyku süresi ve kalitesi düşer uykuya dalması uzun zaman alır. Kiminin uyku süresi artar, sürekli mahmur ve uykulu dolaşır. İştahta da benzer durum söz konusudur. Bazen iştahın azalmasına bağlı yetersiz beslenme görülürken bazen artış da yaşanabilir. Belirtiler bu şekilde çeşitlenirken yaşanan sürecin uzunluğu ve yoğunluğu da değişir örneğin distimi olarak isimlendirilen ve en az 2 yıl süren durumlarda depresyon ataklar halinde yaşanmaz. Daha hafif seyreden belirtiler eşliğinde gün boyu dışardan gözlenebilen çökkün duygu durumun varlığından söz edilir. Total itibariyle bu belirtilerin hayatınızda bazı aksamalara neden olduğunu düşünüyorsanız uzman görüşü almanız doğru bir tercih olacaktır.

Antidepresanlar Zararlı Mıdır?

antidepresanlar zararlı mı

Hiçbir ilaç hiçbir zaman tam olarak kusursuz işlev görmez. Aynı zamanda antidepresanlar mutluluk veren ilaçlar değillerdir. Çalışma mekanizmaları çok temel olarak özetlenecek olursa düşünceleri baskılarken sıkıntı yaratan düşünceleri de baskılayarak yaşanan negatif duygulanımın azalmasını sağlamaktır. Çünkü depresyonun oluşmasındaki en önemli etkenlerden biri çarpıtılmış düşüncelerdir. Çarpıtılmış düşüncelerin yoğunluğu arttığında ilk müdahale olarak antidepresan kullanımı kişinin zihnindeki buhranı söndürmekte oldukça etkilidir. Buna psikoterapi de eklendiğinde tedavi çok daha başarılı olur.

Günümüzde insanlar zorunlu olmadıkça ilaç kullanmak istemiyorlar. Orta ve hafif depresyonda yalnızca psikoterapi de en az ilaçlar kadar etkilidir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü bu konuda kanıta dayalı veriler sunar. Ancak bazen kişinin içinde bulunduğu durum daha ağır olabilir bu noktada onu güçlendirecek, bilişsel ve duygusal olarak psikoterapi almaya hazır hale getirecek bir dokunuş gerekmektedir. Bu nedenle antidepresan kullanımı o dokunuşu yapacak önemli bir faktördür. İlacın psikiyatristin gerekli gördüğü durumlarda, gerekli gördüğü dozlarda ve tavsiye ettiği sürelerde alımına çok dikkat etmeliyiz. Ancak kendi inisiyatifimizde başlayıp bırakmadığımız müddetçe antidepresanlardan fayda sağlayabiliriz.

Psikolog Emine Sıla ÇETİN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu