Ergenlik Döneminde Duygu Düzenleme Stratejileri
Duygu Düzenleme Nedir?
Duygu düzenleme bireylerin sahip oldukları duyguları, ne zaman sahip olduklarını ve bu duyguları nasıl tecrübe edip ifade ettiklerini açıklamaktadır. Duyguların yeniden değerlendirilmesiyle birlikte kişi duygusal zihnin otomatik yanıtlarını değerlendirme fırsatı edinir. Böylece duygusal yanıtlarının fizyolojik, bilişsel ve davranışsal etkilerini uyum bozucu olmaktan çıkararak işlevsel hale getirebilir.
Duygu Düzenleme Stratejileri
Duyguların nasıl düzenlendiği kültürel, bağlamsal ve bireysel farklılıklara bağlı olarak stratejilerin seçimi ve etkinliği açısından değişkenlik gösterebilmektedir. Kişi kendi duygularını düzenlemek için içsel veya başka bir kişinin duyguları yatıştırmaya yardım etmesi gibi dışsal yöntemlerden yararlanabilir. Bilişsel yeniden değerlendirme yapmak ve duruma ilişkin planları gözden geçirmek içsel kaynaklar arasında yer almaktadır. Başkalarıyla duygularımızı paylaşarak bedensel yakınlık ile destek alarak (sarılmak vb.), bedensel aktivitede bulunarak ve başkasından tavsiye isteyerek dışsal kaynaklardan yararlanabiliriz.
Bireysel psikoterapilerde kişinin yaşamına uygun becerilerin ele alınması ve uygulanması esas alınmalıdır. Belli başlı duygu düzenleme stratejilerini sıralayabiliriz;
- Duyguları tanımlama ve etiketleme
- Duygulara izin verme ve onları tolere etme
- Duygulara mesafe oluşturma
- Olumsuz duygulara karşı kırılganlığı azaltma
- Kendini rahatlatma
Ergenlik Döneminde Duygu Düzenlemenin Önemi
Ergenler üzerindeki çalışmalar başkaları tarafından kabul edilme standardını yerine getirme zorunda olma inanışından dolayı ergenlerin duygusal tepkilerini daha fazla inkar ettiğini göstermektedir. Psikolojik bozuklukların çoğunun duygusal tepkiler ve duygu düzenlemenin problemli kalıplarını içerdiği gözlemlenmektedir. Yetişkinliğe adım atma yolunda ilerlerken ergenlik dönemindeki gençlerin duygu düzenleme stratejilerinin farkında olması etkili bir baş etme aracı olarak görülebilir.
Hem işlevsiz hem de işlevsel duygu düzenleme stratejilerinin kısa vadeli olumsuz duyguları azaltabileceği bilinmektedir. Ancak işlevsiz yöntemlerin olumsuz duyguları uzun vadede arttırabileceği bulunmuştur. İşlevsiz duygu düzenleme stratejileri arasında kendine zarar verme, cezalandırma, sürekli aynı şeyi düşünme (ruminasyon) bulunmaktadır. Başkalarıyla kıyas yaparak kendini kötü hissetme, duyguları içinde yaşama ve kendine yabancılaşma yer almaktadır. Bunun yanı sıra başkasıyla sözel olarak tartışarak veya bağırarak olumsuz duyguları söndürmek, bir başkasıyla kavga etmek ve ona vurmak gibi fiziksel yollarla olumsuz duyguları söndürme örnekler arasındadır. Bir başkasına kaba davranarak veya görmezden gelerek kötü hissettirmeye çalışmak, alay etme itip geçme gibi davranışlarla zorbalık yapmak ve olumsuz duyguları eşyalara zarar vererek söndürmeyi de içermektedir.
Kendi duygularını fark eden ve duygularıyla başa çıkabilen ergenler başkalarının duygularını fark etme konusunda da duyarlı hale gelmektedir. Böylece duygu düzenleme becerilerinin kullanılması ilişkiler arasındaki dinamiklere yansıyarak kişilerarası ilişkilerde etkililiğin gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Duygu düzenleme güçlüğü yaşayan kişilerin genellikle daha sağlıklı veya uyarlanabilir başa çıkma stratejilerine sınırlı erişime sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Duygulara verilen tepkilerin olumsuz etkisini değiştirmek için uyumsuz davranışlara güvenmeye devam edebilirler. Ergenlik döneminin uyumlu baş etme tekniklerine ulaşılabilirlik açısından elverişli bir ortam oluşturulması yetişkinlik dönemine de olumlu etki edecektir.
Ebeveyn Tutumu Duygu Düzenlemeyi Nasıl Etkiler?
Duyguların kabul edilmesi ve anlaşılması için duygusal paylaşım ve onaylanmanın önemli olduğu bilinmektedir. Bunu mümkün kılacak ilk ortam ise aile ortamının kendisidir. Duyguları onaylamayan çevre çocuğa kendi deneyimlerini analiz etme ve tanımlamada, özellikle kendi duygu, inanç ve eylemlerine neyin sebep olduğuna dair görüşlerinde hatalı olduğunu göstermektedir. Ebeveyn kayıtsızlığına maruz kalanların daha düşük öz-şefkate sahip oldukları ve yetişkin olarak algılanan duygusal geçersizliği daha yüksek bildirdikleri bilinmektedir. Onaylamayan çevrenin ilk sonucu, çocuğa tam olarak nasıl yapılacağını öğretmek yerine duygularını kontrol etmesinin söylenmesidir. Bu fikre uygun olarak onaylamayan ebeveyne sahip bireylerde duygulardan korkma, düşüncelerini bastırmaya gitme ve duygusal açıdan kırılgan olma olasılığının arttığı görülmüştür.
Bir başka sonuç ise çocuğun ancak aşırı duygusal tepkiler veya aşırı uç problemler sergilediğinde çevresinden karşılık bulmasıdır. Onaylamayan çevre çocuğa, duygusal olarak engellenme ve aşırı duygusal durum arasında gelgitler yaşamayı öğretmektedir. Bir başka eğilim ise çocuğa kendi deneyimlerini aktif olarak geçersiz kılmayı ve sosyal çevrede nasıl düşünüleceğini, hissedileceğini ve davranacağını gösteren işaretler aramasını öğretmektedir. Böylece ergenlerin kendi duygularına güvenmekte zorluk yaşaması ve çevresinden duyguları hakkında onay beklemesi olasıdır.
Ergenlik dönemi özellikleri ile anne babanın tutumundan kaynaklanan olumsuz etkilerin problemlerin “ergenlik dönemi özellikleri”ne atfedilerek geçici olarak görülmesi ergenlerin ihtiyaçlarının tam anlaşılamamasına yol açmaktadır. Böylece ergenlik dönemi özelliği sayılarak ebeveynler tarafından geçici olduğu yorumlanan davranışların ileriki yaşlarda da sürebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Ergenlik dönemi, bu dönemde ortaya çıkabilecek ve tüm yetişkinlik hayatını etkileyebilecek baş etme yöntemlerinin geliştiği süreçtir. Hem ebeveynlerin hem de ergen bireylerin alacağı sorumlulukları birbirinden ayırmanın çocuklarının davranışlarıyla ne şekilde ilişkili olduğu ayırt edilebilir. Ergen bireyler strese karşı işlevsel duygu düzenleme stratejileri ile tepki vererek önceden var olan onaylamayan çevre etkisini azaltabilir. Onaylamayan çevre, ailenin tepkilerini değiştirmenin mümkün olmadığı yerde işlevsel duygu düzenleme stratejilerini öğrenme ve uygulanması açısından umut vaat etmektedir.