Prens ve Prenses Çocukların Sınır Kavramı İle İlişkileri
Sınır Kavramı Nedir?
Sınır kavramı… Aile içi dinamiklere ve düzene baktığımızda her evin ve ailenin belirli kuralları ve sınırları vardır. Gündelik hayatın rutinleri ile ilk olarak karşımıza çıkan bu sınırlara dikkatli bakıldığında yemek saatlerinden okula/ işe gidiş geliş saatlerine, saygı çerçevelerinden eve misafir kabul edip etmemeye kadar geniş bir alana yayılmış bir kavram olarak hayatımızda yer edinmektedir.
Anne baba ya da çocuk fark etmeksizin sınırlar; insan hayatında yerine ve ölçüsüne göre düzen sağladığı gibi rahatsız olunması muhtemel durumların ortadan kalkmasına, rahatsızlığın giderilmesine ve bazı pozitif alışkanlıkların devamını sağlamaya yardımcı olmaktadır. Örneğin, yirmi bir gün ya da kırk gün kuralı olarak karşımıza çıkan alışkanlık kazanma durumu bu sınır koyma becerisini kazanmada kullandığımız yöntemlerden birisidir. Kişi kazanmak ya da kurtulmak istediği davranışa bu süre zarfında devam eder ve bir noktadan sonra bu konudaki bağışıklık kazanılmış olur.
Peki Bu Sınır Kavramı Çocuklar Üzerinde Nasıl Etkili Olmaktadır?
Çocuklar bilişsel ve fiziksel gelişimleri göz önüne alındığında sürekli bir ilerleme, devinim içerisindedirler. Bu ayki özellikleri önümüzdeki ayda daha karmaşık ya da daha anlaşılır olabilir ve çocuklar zaman zaman anne babalarıyla çatışma içine girebilirler. Yapısı gereği kurallara uymak istemeyen, kendi benlik saygısını keşfeden, merak edip araştıran, kendi deneyimlerine fırsat verilmesini tercih ettiği bir dönemde çocuklar kendileri için iyi olacağı ifade edilen kurallara da uymak istemeyebilirler.
Kural koyan anne ya da babadan hangisi daha katı sınırlar çiziyorsa ona karşı duvarlar örmeye başlayabilir ve bu durum zamanla baş edilmesi güç sorunlara yol açabilir. Bu katı ve aşılması güç sınırların sağlıksız olduğu gibi sınırları aşırı esnek olan hatta sınır koymaya gerek duymayan bazı aile yapıları da aynı şekilde çocuğa ve diğer aile bireylerine zarar verebilir.
Burada şöyle bir örnek verebiliriz: Bir çocuk düşünün, son model telefonu kırıldığı ya da kaybolduğu için üzülmeye fırsat bulamadan ailesi hemen, aynı son model telefondan bir tane daha hediye ediyor. Ya da çocuk yağmurlu havada hiç düşmesin, üzeri kirlenmesin diye yürümesine izin verilmiyor. Anne- baba çocuk için seferber olmuş, aşırı bir koruyucu tutum ve davranış sergiliyor. Onun yerine düşünüyor, hissediyor, hatta şemsiyesini tutmasına fırsat vermeden onu düşündüğünü ifade ediyor.
Burada çocuğa zarar veren yağmur ya da çamur mudur, yoksa yürümesine bile izin verilmeyen, ne yapacağını sadece anne babasının karar verdiği bir tutumla karşı karşıya kalmak mıdır?
Prens ve prenses çocuklar olarak kastedilen durum işte burada ortaya çıkıyor. Aşırı korunan, söz hakkı verilmeyen, kendi tercih ya da fırsatlarını oluşturmada yol gösterilmeyen çocuklar kaç yaşına gelirlerse gelsin hayatının geri kalanında her zaman başkalarının verdiği karara uymak için yaşıyorlar. Ya da tam bir prens/ prenses edasıyla ‘’Ben ne istersem o olur’’, ‘’Annem bana bu elbiseyi almaya mecbur.’’, ‘’Babam bu okuldaki öğretmenin cezasını verir.’’ gibi cümle ve hayat tarzıyla sosyal hayata karışırlar. Zamanla kendi kurallarına uymayan arkadaşlar ya da aile hayatıyla çatışma içerisine girebilir, hatta kısa vadede çözülemeyen sorunlar nedeniyle aile hayatlarının parçalanmasıyla karşılaşabilirler. Aynı prens/ prenses çocuklar ileride kendi evlilik hayatlarında dahi sanki küçük bir çocukmuşçasına ebeveynine danışma ya da en basit durumlar için dahi birisinden akıl alma gibi yöntemlere başvurabiliyor. Anlatılmak istenen şey, başı boşluk ya da kendisine zarar gelmeyeceğini bildiğiniz noktalarda çocukların gelişmelerine fırsat vermeniz gerektiğidir. Tabi ki hiçbir ebeveyn, çocuğu yanan ateşe doğru giderken ‘’Gitsin ve ateşe dokunulmayacağını kendisi deneyimlesin.’’ demez.
Sınır Koyarken Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Koyulan sınır gerekli mi yoksa çocuğun hareketlerini keyfi olarak mı kısıtlıyoruz? Öncelikle bunu belirlememiz lazım. Sonrasında çocuğun ihtiyaçları, fizyolojik ya da psikolojik durumu bu sınır karşısında ne gibi bir cevap verebilir? Eğer çocuk bu sınırlara uymazsa biz nasıl davranacağız ve bir kez ihlal edilen sınırlar tekrarlanır mı?.. gibi sorular karşılıklı olarak ebeveynlerin ele alması gereken konulardan bazılarıdır.
Özellikle aile içi sınırların hayatımıza ne denli izlerinin olabileceğini kısaca bahsettik. Sınır koymanın gerçekten gerekip gerekmediğine baktıktan sonra bu sınır üzerindeki tutarlılığın sağlanması bireyler için son derece önemlidir. İhmal ve suistimal kavramlarını unutmadan bu konudaki deneyimlerinizi kontrol etmeli, kendi tutum ve davranışlarınızın hangi yönde eğrildiğinin ve belki daha rahat olmanızın sizi daha mutlu edeceğinin farkına varmalısınız. Önemli olan, sınırlara uyarken çocuk ve ebeveyn ilişkinizin zedelenmemesidir. Sevgi ve saygıyla çözülemeyecek bir sınır sorununun olmadığının altını son kez çizmek isterim. Sınırlarınızın farkına vardığınız günler dilerim.
Sosyal Hizmet Uzmanı/ Aile Danışmanı