Depremin Ruhsal Etkilerine Dair
Depremin ruhsal etkileri ve yaşandığı bölgede oluşturduğu maddi ve manevi kayıplar kişilerde travmatik yaşantılara sebebiyet verebilir. Deprem olgusu bizlere yabancı olmayan bir kavramdır. Genç oluşu ve jeolojik oluşumu itibariyle bir deprem bölgesi olan Türkiye 99 depreminin ardından aynı şiddet ve yıkıcılıkta bir İzmir depremi ile karşı karşıya kalmış durumda. Ortaya çıkan bu trajik tabloyu onarabilmek ve yaraları sarmak adına arama kurtarma ekipleri ve tüm ülke canla başla çalışıyor. Enkaz altından çıkarılan insanlar ve hayvanlar, ülkenin dört bir yanından gelen battaniyeler, mobil yemek merkezleri ve kışın soğuktan koruyacak elbiseler hayatta kalmak için gerekli olan birinci grup ihtiyaçlardır. Peki ya hayatı devam ettirmeyi sağlayan ve psikolojik hasarın onarımını kapsayan ikinci grup ihtiyaçlar nasıl giderilebilir? Depremin ruhsal etkileri nelerdir? Depremin ruhsal etkileri oldukça derin ve karmaşıktır. Bu komplike yapıyı çözebilmek ve tamir edebilmek ciddi emek isteyen uzun bir süreçtir.
Deprem Esnasında
İnsan fizyolojisi tehlikeli durumlara ilişkin kendini koruyabilmek adına bir dizi tepkiler oluşturur. Deprem esnasında ise beynin savaş ya da kaç mesajına bağlı olarak geliştirdiği fizyolojik ve psikolojik belirtiler ortaya çıkar. Bunlar; şaşkınlık, donakalma, kalp atış hızında artış, vücut gerginliği, terleme, bulantı şeklinde görülebilir. Kişi o sırada yaşadığı olayın gerçekliğine inanmakta güçlük çekerken bir savunma mekanizması olan disosiasyon yaşaması mümkün olabilir.
Deprem Sonrası İnsan Psikolojisi – Depremin Ruhsal Etkileri
Deprem sonrasında ortaya çıkması muhtemel travma sonrası stres bozukluğunun etkileri kişilik özelliklerine, coğrafyaya ve yaşa bağlı olarak değişim gösterebilir. Travmaya bağlı ortaya çıkması beklenen etkiler; sosyal izolasyon, flashbackler, olay anı ile ilgili kabuslar, uyku bozulmaları, iştah değişiklikleri, dezorganize konuşma ve dezorganize hareketler, irkilmişlik görülebilir. Öncelikle yaşanılan travmanın sarsıcılığı göz önünde bulundurularak şunu kabul etmek gerekir ki bu görülen belirtilerin hepsi anormal bir duruma karşın geliştirilen normal tepkilerdir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur; Bütün bu yaşananların yıkıcılık düzeyi zaman içerisinde etkisini yitirecektir ve kabullenmek iyileşmek için ilk adımdır. Yıkılan yaşamın yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı vardır. Bazı kişiler bu gücü kendisinde bulabilirken bazıları için bu durum o kadar kolay olmayabilir. Bunun için hali hazırda gönüllü olarak çalışan ruh sağlığı uzmanlarından yardım alınabilir. Yine travmalarda başarılı bulduğum EMDR ve Bilişsel Davranışçı Terapi iyi bir yol olabilir.
Deprem ve Çocuk Psikolojisi
Deprem gibi yıkıcılık düzeyi yüksek doğal afetlerden elbette en çok çocukların etkilenmesi beklenir. Yaşanılan travmaya karşı geliştirilen yanıt yaşa oldukça endekslidir. Her türlü uyarana açık ve savunmasız olan çocuk yaşadığı olayın her anını filtresiz şekilde alır. Tüm bu bağlamda çocuklarda deprem sonrası görülme sıklığı yüksek olan psikolojik belirtiler; öfke ve ağlama nöbetleri, depreme dair kabuslar görme, sık sık uykudan uyanma- uyuyamama, geceleri altını ıslatma, fantastik korkular geliştirme( canavar, hayalet vb.), sosyallikten kaçınma, davranışsal regresyon şeklindedir. Bu belirtiler bir haftadan uzun sürüyorsa travma konusunda deneyimli bir uzmandan yardım almak gerekir. Bu dönemde konuşmak istemeyen çocuğu zorlamak ve yukarıda bahsettiğim tepkileri gösterdiği için azarlamak yanlış olur. Onunla empati yaparak ve depremin ruh sağlığı üzerine olan etkilerini araştırarak iletişim kurmak iyi bir seçenektir.
Kimlerden Yardım Alabilirim?
Travma konusunda deneyimli ve uzman profesyonellerden yardım alınmalı (psikiyatr, psikolog, sosyal hizmet uzmanı). Travmatik yaşantıya sebep olan olayı unutmak elbette mümkün değildir ve böyle bir beklenti gerçekçi olmaz. Burada amaç yas sürecini yönetebilmek ve yeni bir hayat inşa edebilmek için gerekli motivasyonu sağlamaktır.