Facebook Pixel

Kaygı Yüklü Aileler

kaygı türleri

Kaygı, kişinin kendisine veya hayatı içerisinde etkileyici bağlılığı olan kişilere karşı bir bilinmezlikle beraber korku verici veya tehdit edici bir duruma  vermiş olduğu ruhsal ve bedensel bir tepkidir. Bu tepkiyi zaman zaman her insan yaşayabilir ve yaşayış biçimine göre insancıldır: Bir hastalık atlatıldığında, uyku öncesinde, sınav dönemlerinde veya topluluk önünde bir konuşma yaparken olduğu gibi vb. durumlar. Peki, kaygı türleri nelerdir?

Kaygı Türleri

kaygı türleri nelerdir
kaygı türleri

Kaygıyı türlerine ayıracak olursak; durumsal kaygı ve varoluşsal kaygı ailelerin çocukların üzerinde daha yoğun yaşadığı ve aynı zamanda hissettirdiği kaygılardır. Durumsal kaygı; spesifik durumlarda ortaya çıkan ve sağlıklı olan kaygı türüdür. Ailenin bu kaygıyı yaşaması tabii ki gerekmektedir. Örneğin, karşıdan karşıya geçmeye çalışan çocuğunuzu fark ediyorsunuz. Bu esnada bağırarak ” amaaan, dikkatli ol, arabanın altında kalacaksın!!!’’ çığlıkları atmak da bir yol ve bu yol oldukça tehlikeli. Kafası karışmış olan çocuğun, karşıdan karşıya geçmesini daha da zorlaştıracaktır. Diğer taraftan ise ”yavrum, şu anda buradayım, sakinleş,  şimdi yanına geliyorum ve beraberce karşıya geçebiliriz ” bu da bir yoldur ve oldukça sağlıklı, çocuğu sakinleştiren ve felaketten uzaklaştıran bir yoldur. Buradan çıkartılması gereken en önemli durum ise durumsal kaygı yaşasak bile bunu çocuğa hissettirirken filtrelerden geçirmek ve oldukça dikkatli olmak.

Varoluşsal kaygı; kelime anlamı olarak bir varlığın kendi muhtemel yokluğunun farkında olması halidir, daha derin ve felsefi bir kaygıdır. Daha basit şekliyle anlatmak gerekirse; bitmiş, tükenmiş, çaresiz, yaşamın bir anlamı yokmuşçasına tavır takınmış ve bunu hem  fiziki olarak hem de sözlü olarak hissettiren kaygı türüdür. Çocuklar için tehlikeli  bir kaygı türüdür. Ailelerin yaşamış olduğu kaygılarını çocuklarının anlamayacağı, fark edemeyeceği düşünceleri hakim olan aileler de mevcuttur. Ancak ne yazık ki çocuklar, bir dokunuştan, bakıştan, ses tonundan, anormal çıkartılan bir sesten kaygıyı da güveni de çok iyi bir şekilde anlayabiliyor. Çocuğun kurmuş olduğu ilişki oldukça geçmişe dayanıyor, doğumdan itibaren kendisini kucaklayan, ihtiyaçlarının tamamını karşılayan vb. kişinin her hareketini fark edebiliyor.

Kaygı Yüklü Ailenin Çocuğa Etkileri

  1. Kaygı dolu ailenin çocuk üzerinde yüzlerce olumsuz davranışa doğrudan etki ettiği bir gerçek. Kaygı yüklü ailelerde hakim olan düşünce ve duygu biçimlerinden bazıları şunlar; 1)Denetlemeye çalışır, çocuğun asla güvenilmeyecek bir birey olduğunu ona inandırana kadar denetler. Ödevlerini denetler, bilgisayarını denetler, telefonunu denetler, arkadaşlarını denetler vs.. Onunla sağlıklı bir iletişim içinde olamadığından her iki taraf için de alışılmış hareket denetlenmek olur ve bu denetleme hareketi aileden başlayarak toplumun her yerine ulaşır. En başta aile çocuğunu denetler ardından sınava giren ilkokul 1.sınıf öğrencisinden doktora öğrencisine kadar hepsi hem sınav yoluyla hem de sınavlarda gözetleyen yoluyla denetlenir, iş yerinde patron çalışanını denetler, sevgili partnerini denetler,… vb. Toplum üzerindeki güvensizliğin başladığı en temel nokta ev ortamındaki güvensizliktir. Bunun aksini düşündüğümüzde sağlıklı bir iletişim kuran ebeveyn karşısındakinin birey olduğunu hissettirir, onu denetlemek yerine ona şans verir. Güven duygusunu aşılamanın güvensizliği aşılamak kadar kolay olduğunu bilir.
  2. Mükemmeliyetçidir. Çocuğunun tüm sınavlarda, tüm müsabakalarda, her şartta başarılı olmasını ister ve başarısızlığı kabul edemez. Çocuğun bu ilişkiden anladığı ”başarım kadar sevilirim, eğer başarısız olursam sevilmem” inancıdır. Yetersizlik duygusunun gelişmesine neden olur ve çocuk üzerinde özgüvenini zedeleyici bir durumdur. Yapılan her hatada bağırılır, psikolojik ve hatta fiziksel şiddete başvurulur. Aksini düşündüğümüzde Yapılan her hatada bağırmak yerine, hayatın içerisinde hata da yapabileceği gerçeğini ona anlatır. Kendini tanımanın bir yolu da hata yapmak olduğunu açıklar. Çocuğun yaptığı hatalarında ona bağırmaz, hakaret etmez ve değerini sınav notuyla veya bir müsabakada aldığı başarıyla eşleştirmez. Çocuk ”hata yapmakta çok doğal, denedim, elimden geleni yaptım ancak başaramadım” diyebilir. Özgüveni gelişmiştir ve çevresindeki insanlarla bu temel esasında daha sağlam ilişkiler kurabilir.
  3. Yapamayacağı inancı hakimdir. Çocuğunun yetersiz olduğu, desteksiz bir şekilde hiçbir şey yapamayacağı düşüncesi hakimdir. Sık sık uyarılarda bulunur, dikkatli ol, düşersin, terlersin, hasta olursun, kırılır, mahvettin… vb. Dış dünyayı tanıtmak yerine ne kadar kötü olduğuna odaklanır, insanların kötü olduğunu düşünür, tehlikenin sürekli kendisini bulacağına inanır ve yoğun bir şekilde kadercidir. Aksi anlayışta, bunu yapabilecek kapasitenin çocukta hakim olduğu inancı vardır. Uyarılardan ziyade denemesine izin verir, senin için önemliyse bunu denemelin düşüncesi hakimdir. Hayatın içinde hem iyi hem de kötü insanlar olduğunu anlatır, bu durumda seçimlerinin önemine yoğunlaşır ve özgür iradesinin olduğunu benimsetir. Hayatın muhteşem bir yolculuk olduğunu anlatır, bu yolculuğun baş kahramanının kendisi olduğunu ona inandırır. Bunun gibi birçok örnekle devam edebilir yazımız..

Özetleyecek olursak, kaygılı aile davranışlarından bazıları;

  • Denetleme
  • Mükemmeliyetçilik
  • Aşağılama

Aileler ömürlerinin sonuna kadar çocuklarının yanında olacaklarmış gibi düşünüp/davranmaktansa onlara kendi ayakları üzerinde durma şansını verdiklerinde çocuklar adeta kelebek gibi renkli kanatlarıyla kozadan çıkıp dünyanın çeşitli yerlerine gidecekler. Bu gidilen yerlerde olumlu tecrübeler olduğu kadar olumsuzları da yaşayacaklar. Ama kendi tecrübelerini, kendilerine inanarak yaşayacaklar. Herkese sağlıklı günler diliyorum.

Klinik Psikolog Şafak Can Tacar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu